Garmini bilgisayara yüklediğimde en son ki hız çalışmamda kalp atışlarımın 211e ulaştığını gördükten sonra bu yarıştan pek bir şey beklememem gerektiğini düşünmeye başladım. Demek ki 8 dakika 5 pace ile koşmaya kalktığımda kalbim isyan çıkarıyormuş. Hırlıyorum diye dalga geçiyordum kendimle ama oracıkta ölüvermediğime sevinecek durumdaymışım.
Yarışın başlama noktası anneme daha yakın olduğundan cumartesi akşamı annemde kalmaya karar vermiştim, kayıt sırasında yolun yarışa 5 dakika kala kapanacağını öğrenince kendi evimde kalıp sabah 8,30da arabayla anneme gidip yaklaşık 1,5km ileride ki başlangıç yerine de koşarak gitmeyi planlıyorum. Akşam anneme yemeğe gidiyorum. Eve döndüğümde arabam bozuluyor. Bu kadar basiretsizlik olur! İte kaka çalıştırmayı başarıyoruz ama sabah kalktığımda yine çalışmayacağı tutar diye evden düşündüğümden daha erken çıkıyorum. Annemde daha uzun oturacağım diye sevinirken koşu bilgisayarını evde unuttuğumu fark ediyorum. Telaşla eve dönüp geri gelmem bana 20 dakika kaybettiriyor.
Hep uzun mesafe koştuğum için tedirginim, genelde 5. km lerde ısınmaya başlıyorum ve tempoyu ondan sonra arttırıyorum, oysa bu yarış sadece 4 km . Isınmak için yarıştan önce düşük tempoda 3 km koşuyorum. Tören bitince Serdar ve Fatih ile start alanına doğru ilerliyoruz. Öne yetişkin erkeklerin geçmesi, bayanların ve çocukların arkada durması için yapılan anonsa aldırmayan koca bir güruh ön saflarda yer almak için koşmaya başlıyor. Fatih de bu grubun içinde. Yol trafiğe kapanmamış, ortalık yerde duran iki otobüse rağmen ilk başta koşan grup hala koşuyor. Tek şaşıran Serdarla ben değiliz, herkes yarışın başladığını sanıyor. Biz şaşkın şaşkın "başladı mı, niye durmuyorlar?" diye etrafa bakınırken start veriliyor. Serdara önümüz deki genç arkadaşların, yarışa çok hızlı başlayacakları için bizi engellemeyeceklerini söylemiştim ama dediğim gibi olmuyor. Önümüzde o kadar çok insan var ki koşmaya başlayamıyoruz bir türlü. Garmini başlatmaya kalktığımda son yaptığım hızlı koşulardan sonra bilgisayarı resetlememiş olduğumu görüyorum. Bir yandan küçük adımlarla ilerlerken bir yandan garminle uğraşmak yarışın başında bana epey vakit kaybettiriyor.
Önümde 13-14 yaşlarında 3 genç kız var. 9-10 yaşlarında bir oğlan çocuğu beni geçiyor ve aynı hızla kızlardan birine omuz vuruyor, kız önce yalpalıyor, ardından silkinip çocuğu kovalıyor. Bunu izleyen birkaç dakika boyunca önümde ki 4–5 çocuk yolun bir yanından diğer yanına koşturarak birbirlerine omuz vurmaya başlıyor. Onlardan kaçabilmek için çizdiğim zig zaglar yüzünden 4200mt lik koşuyu 4500mt olarak tamamlayacağım. O sırada az önümde, geçen yıl benim yaş grubumda birinci olan Cananı görüyorum. Onun temposunda koşmayı düşünüyorum önce ama o kısa mesafeci, yavaş bir tempoyla koşup son 1000mt de sprinte kalkışırsa beni çok geride bırakır. Onu izlemekten vazgeçip kendi tempomu belirliyorum. Cananı geçiyorum ama yarış boyunca yanımdan hızla ne zaman geçecek diye göz ucuyla bakınıyorum.
Bu küçük çocuklardan kurtulamıyorum. Birden hızlanıp önüme geçiyorlar güçleri tükenince aniden yavaşlıyor ya da yürüyorlar. Onlara çarpmamak için ben de yavaşlıyorum. Annemlerin evine yaklaştığımda 10 yaşlarında bir çocuk bana yolun diğer ucundan sesleniyor “ablaaa koş koş anca gidersin” en azından teyze demedi diye seviniyorumJ annem balkondan seyredeceğini söylemişti ama evin önünden geçerken kimseyi göremiyorum. İlk 1000mt yi 4.55 de tamamlıyorum. Annemi Girne caddesine döner dönmez elinde cep telefonu ile görüyorum. Fotoğrafımı çekecek. Araya kimse girmesin diye yolun soluna doğru kayıyorum ve fotoğraf flu çıkmasın diye biraz yavaşlıyorum. Hemen önümde temposunu yakaladığım kadın burada arayı açıyor. Ama fotoğraf önemli çünkü bunun yarışta çekilen tek fotoğrafım olacağını sanıyorum.
İkinci 1000mt de hızım biraz düşüyor. Yine de ortalama 5 pace i tutturabileceğim. Lunaparkın yanından Zübeyde Hanım mezarına dönerken beni hiçbir yetişkinin geçmediğini düşünüyorum. Çok profesyonel değiller, çoğu hızlı başlamış, yoruldukça tempoyu iyice düşürmüşler. Yanından geçtiğim kişilerin nefes sesleri son 200-300mt de hızlanarak beni geçemeyeceklerinden emin olmamı sağlıyor. Garmin 3km gösteriyorken bir grup çocuk daha 1km koştuklarını çok yolları olduğunu söyleyip birbirini durduruyor. Sağımda solumda dolanmalarını istemediğimden sesimi çıkarmıyorum.
Henüz 250mt var görünüyor ama kaldırımda bir adam son 30mt diyor. Yarışanlardan birinin yakınıdır diye inanmıyorum. Yığılı kalabalığı görünce son metreler diye iyice hızlanıyorum, finish çizgisini geçtiğimi fark etmeden yoluma aynı hızla devam ediyorum neyse ki bir görevli elini kaldırıp dur artık diyor. Ne kronometreciyi gördüm, ne finish çizgisini. Ne kadardır boş yere koştuğumu bilemiyorum. Fatihin verdiği suyu alıyorum, kenara geçince fotoğraf makinesi ile borayı görüyorum. Bu güzel bir sürpriz oldu. Fotoğraflardan benden önce kaç kişinin geldiğini anlamaya çalışıyoruz. 7-8 kişi sayıyoruz ama göğüs numaraları çok net olmadığından kaçının benim yaş grubumda olduğunu anlayamıyoruz. Canan orda ama ne zaman geldiğini kimse görmemiş.
En azından üçüncü olmayı umuyorum çünkü kürsüye çıkmayana madalya verilmiyor bu yarışta. Kürsü için üçüncü ve ikincinin isimleri okunup da cananın adı okunmayınca onun birinci geldiğini düşünüp üzülüyorum. Onun yerine kendi adımı duymak beni şaşırtıyor. 10-14 yaş grubu da dahil benden başka o kürsüde o kadar sırıtan kimse yok! Bir de finish çizgisinden sonra depara kalkan salak koşucu madalyası bekliyorum ama onu vermiyorlar.
KIZIM ÇOK MATRAKSIN.
YanıtlaSil