2 Eylül 2013 Pazartesi

2013 Çanakkale Boğaz Maratonu

Yarışla ilgili tüm araştırmalar, forum siteleri, akıntı ve parkur bilgileri, kerteriz ve strateji belirlemeler sonrasında bu yılki yarışta yeni bir uygulamaya gidildiğini öğreniyoruz. Start alanında arka arkaya 3 adet duba olacak, ilk duba antenin solunu kerteriz alıyor, ikincisi anteni, üçüncüsü antenin sağını. Yarışçılar bu dubaların solundan geçecek, anteni kerteriz alarak tam karşıya yüzmek yerine bayrak direğini kerteriz alıp sağa doğru kayanlar dubaların sağında kalacağı için diskalifiye olacaklar.

Start verildikten sonra ben, iyi yüzücülerin arasında kalmamak için triatlonda yaptığım gibi bir kaç dakika kıyıda bekliyorum. Bu sırada yarışa başlayanların, dubaların hemen karşısından suya girmek yerine, kıyıda 100 metre daha koşup, dubaların epey soluna geçmelerine bir anlam veremiyorum. Kıyılarda ters akıntı olduğu söyleniyordu, bu durumda bu insanlar akıntıya karşı mı yüzmeyi hedefliyor? Bir süre kendime suya girecek yer beğenemiyorum. Hemen dubanın karşısından gireceğim ama bu kadar insanın bir bildiği olmalı. Diğerleri gibi 100 metre daha ileriye gidebilirim ama çip çoktan okundu, zaman kaybediyorum. (burada tasarruf ettiğim 30sn nin akıntıda bana 40 dakikaya mal olacağını henüz bilmiyorum) Artık bir noktadan başlamak gerek diyerek ilk dubanın az solundan Eceabat’ın ılık sularına kendimi bırakıyorum. Bıraktıktan iki üç kulaç sonra, insanları yönlendirmek için, daha doğrusu “buradan geçmeyin” demek isteyen, kıyıya paralel çekilmiş yosunlu pis ipe dolanıyorum. Suya sonlarda girmenin bir faydası da bu: arkamda rezil olacak kimse yok. Üç duba boyunca daha nelere dolanacağımı bilmeden yarışa başlıyorum.

650 kişiyi daracık bir kanala sokup," hepiniz dubanın solunda kalacaksınız" dendiğinde ben böyle bir izdiham yaşanacağını düşünmemiştim. İlk dubaya ulaşmak en kolayı oluyor ama kıyıdan açıldıkça akıntı kuvvetlenip bizi güneye Kilitbahir’a, dubalarında sağına doğru sürüklüyor. Ne var ki dubanın sağında kalırsak diskalifiye olacağız düşüncesi ile onlarca insanla beraber sürekli sola, kuzeye, bilmeden akıntıya karşı yüzüyoruz. Akıntı sürüklüyor biz inatla dubanın soluna yüzüyoruz. Kollar bacaklar birbirine giriyor, insanlar birbirinin üzerinden, altından geçiyor. İkinci dubaya yaklaşıncaya kadar sağımda solumda birilerini gördüğümde nezaketle durup bekleyen ben, 100 metre ötemizde olduğu halde bir türlü varamadığımız ikinci dubayı yakalama paniğiyle, kimseyi umursamamaya başlıyorum. Diğer umursamayanlardan biri arkamdan ayağımı çekiyor, bir diğeri yanımdan geçerken böğrüme diresek atıyor, suratıma bir yumruk yerken o hengamede çip ayağımdan çıkıyor! Yarış kurallarında çipi kaybeden diskalifiye olur diyordu, durup sarkan parçayı, hala bileğimde olan kısmına tıkıştırıyorum. Bunu, her durduğumda akıntının beni ne kadar geriye attığını bilmeden, yarış süresince defalarca yapacağım. 

İkinci dubayı güç bela geçerken sağ tarafımda, yaklaşık 50 metre ileride, hiç birinin dubanın solunda kalmak için çaba harcamadığı, onlarca insan görüyorum. Üçüncü duba ise bitmek bilmeyen bir mücadeleye dönüşüyor bizler için. 100 metre ileride gördüğümüz duba hiç yaklaşmıyor. Kıyıdan bakınca son dubanın diğer dubalara göre biraz daha bayrağa-Çanakkale’ye doğru yerleştirildiğini gördüğümden o sırada Çanakkale’ye doğru yüzdüğümü sanıyorum. Öncelikli hedef 3. dubanın solundan geçmek olduğundan dağlara bakıp anten ne tarafta kaldı diye aranmak aklıma gelmiyor. Balonu takip etmek zor gelince, daha önce burada böyle bir kerteriz noktası görmediğimi düşünerek, tepenin üzerine yerleştirilmiş radarı kerteriz almaya karar veriyorum. Sağdan nefes aldığım için sol tarafta olan bitenden habersizim. Bir ara kafamı çevirip Çanakkale’ye ne kadar yaklaşmışım diye kontrol etmek istiyorum. Solumda binalar görüyorum ama Eceabat'a yaptığım iki feribot seyahatine rağmen Çanakkale’den önce böyle bir yerleşme olduğunu hatırlayamıyorum. Son 20 dakikadır 100 metre ötemde duran dubaya yetişemedikçe benim değil, akıntıyla dubanın sürüklendiğini sanıyorum.



Yarış öncesinde akıntının nereden geldiğini hepimiz çok iyi öğrenmiştik ama dendiği gibi “akıntıyı hissedeceksin, sürüklendiğini anlayacaksın kısmı külliyen hata. Yüzerken insan akıntının sürüklediğini anlamıyor, sadece biliyor, acemiyse bilmiyor... 27 yıldır bu işi organize eden Çanakkale Rotary’nin yöneticilerinin bizi 40 dakika boyunca akıntıya karşı yüzmeye zorlayacak böyle bir hata yapabileceği aklımın ucuna bile gelmiyor. Birçok yarışçının neden dubaların hizasını 50-100 metre geçtikten sonra suya girdiğini ancak bu mücadele sona erdiğinde anlayacağım. Dubayla aramda hala 100 metre varken teknelerden birindeki görevli “artık antene doğru yüzün, dubayı bırakın” deyinceye kadar nasıl bir durum içinde olduğumu anlamıyorum. Yön belirlemek için durup, yaklaşık 40 dakikadır suyun içinde çırpındığımdan, çoktan geçmiş olduğumu zannettiğim anteni arıyorum. Start alanında karşımda olan direk şu anda açık ara sağımda. Arkamı dönüyorum: Eceabat plajından sadece 200 metre kadar açılmışken start alanından 200 metre kadar kuzeye doğru yüzmüşüz. Son 40 dakikadır 3. dubanın peşinde Çanakkale yerine Marmara'ya doğru yüzen yüzücülerin birçoğu durumu anlayınca teknelere biniyor. 90 dakikalık cut off süresini aşacağımı düşünerek ben de binmek istiyorum çünkü yarım saat içinde Çanakkale'ye varmış olurum diye düşünürken, en iyi ihtimalle 10 dakika sonra ancak yarışa başladığımız noktaya gelebileceğim! Ama tekne bulamıyorum…

Ve yarışa başladıktan 30-40 dakika sonra, start alanının sadece 200mt açığından ve ne yazık ki 200 metre kuzeyinden, ilk başta planladığım gibi önce anteni, sonra bayrağı, sonra stadyumun direklerini kerteriz alarak, akıntı beni Kilitbahir'a atmadan finishe ulaşma şansım olup olmadığını bilmeden, bütün gücümle akıntıya karşı yüzmeye başlıyorum. Stadyum direğini kerteriz almaya başladığımda hala Eceabat kıyısına daha yakınım ve hala kıyıya paralel değil dik yüzüyorum. Çanakkale boğazının tam orta yerinde, yapayalnız yüzerken, finish alanı ile bir türlü aynı hizaya gelemediğim için daha çok panikliyorum. Akıntı beni boğazın dışına atıyor ve ben periyodik olarak aynı şeyleri düşünüyorum:" Ulaşamayacağım", "Çok mu aşağıda kaldım?", "Tekneler nerede? Neden beni almaya gelmiyorlar?", "Diğer insanlar nerede? benden daha aşağıda kalan var mı?", "Allahım, en sondayım!", " Sonuncuysam, cut off a da girdiğime göre artık tekneye çıkayım, neden gelip beni almıyorlar?", "Yok, sonuncu olabilirim ama teknede değilim, ulaşabilirim, daha hızlı yüzmeliyim". Ara sıra nerede olduğumu, finish alanının yukarısına geçip geçemediğimi kontrol etmek ya da çipi ayağıma dolamak için duruyorum ve her duruşumda boğazın çıkışına doğru 5-10 metre sürükleniyorum. Bunu dendiği gibi hissetmiyorum, kerteriz noktalarına bakarak anlayabiliyorum.

O kadar uzun süre yalnız yüzüyorum ki herkesin beni geçtiğinden, geçmeyen herkesin  de teknelere bindiğinden emin, bir teknenin de gelip beni almasını bekliyorum. 90 dakikadan sonra feribot geçişi başlayacak. Tekneler beni almaya gelmediklerine göre beni göremiyorlar. Ya feribot ve büyük gemiler de beni görmezse? Ya bana çarparsa, ya pervanenin girdabına girersem? Deniz anaları, ağzımın içinden çıkmayan dalga, suyun içinde asılı duran ve geçerken bana takılan kocaman yosunlar, yalnız kaldığım süre uzadıkça beni ürkütmeye başlıyor, kimse beni almaya gelmiyor…

Yarış öncesi en çok konuşulan şey: "Dur Yolcu" yazısı hizasında finish alanı tam karsınızda kalmıyorsa finish i kaçıracaksınız demektir. Çünkü son 500 metre kala sizi boğazın çıkışına atan güçlü bir akıntı başlıyor. O yüzden ben finish alanı yerine,cok daha solda kalan, stadyum direklerine doğru yüzmeye devam ediyorum. Finish alanı en nihayetinde sağımda kaldığında kıyı ile aramda ki mesafe 200 metre kadar. Normal olarak artık direk finishe yüzmem lazım ama o kadar korkuyorum ki akıntı yüzünden finishi kaçırmaktan, hala finishe yüzmek yerine feribot iskelesine doğru yüzmeye devam ediyorum. Etrafımda dolanan tekneler, yarış süresi bittiği ve suda benden başka kimse kalmadığı için beni almaya geldi sanıyorum. Her yaklaşan tekneye “Çıkayım mı, bitti mi yarış?” diye soruyorum, yüz diyorlar, yüzüyorum. En nihayetinde bi tekne gelip, bu tarafa doğru yüz artık diye finish i gösteriyor! 

Finish alanının bulunduğu cepte oluşan ters akıntı ile son 100 metresi zulüm olan bir mücadele ile 1:38:24 de kıyıya ulaşıyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder