British 10k London Run’dan tam 2 ay sonra İzmir’in kurtuluşunun yıl dönümü sebebiyle Büyükşehir Belediyesinin organize ettiği 10K yol yarışına katılıyorum. Bu yarış için özel olarak hazırlanmadım ama 4 haftadır devam eden maraton hazırlığı sırasında yaptığım intervallerin beni geliştirip geliştirmediğini görmek için iyi bir fırsat olacağını umuyorum.
Belediyenin sporculara tahsis ettiği otobüsler ile inciraltında ki start alanına ulaşıyoruz. Şimdilik yaklaşık 150 kişiyiz ve herkes belli etmeden ya da belli etmekten hiç çekinmeden birbirini süzüyor. Kıyafetine, ayakkabılarına, yaşına, kilosuna bakarak ciddi bir rakip olup olmadığı tartılıyor. Bu kısmı çok eğlenceli, ben de yapıyorum. Cemil, kaldırım kenarında oturan gençleri süzdüğümü fark edince “onlara bakma bile” diyor, “elit onlar”… Bu çok iyi çünkü sinir bozacak kadar enerjik ve fit görünüyorlar.
Yarışa yarım saat kala Fatih, Cemil, Davut Bey ve tanımadığım birkaç kişi ile beraber ısınma turlarına başlıyoruz. Yarış formalarının dağıtıldığı aracın yanından geçerken yapılan anons biz güldürüyor: “bazı arkadaşların dağıtılan t-shirtlerden yanlışlıkla fazla aldığı görülmüştür. Lütfen onları geri iade edin” @6.30larla giderken ne kadar yorgun olduğumu düşünüyorum. Duyuru amacına ulaşmamış olacak ki ikinci turumuzda anons megafonla yapılıyor: “arkadaşlar, fazla aldığınız o t-shirtleri lütfen iade edin, yeni gelen arkadaşlara t-shirt kalmadı!” Ayaklarım yeri sürüyor, bundan daha hızlı koşabileceğimden emin değilim. Biraz ara verdikten sonra Fatih “gel nabız çalışalım” diyor. Nasıl yani? Arttırma mı yapacağız? yapabilir miyim? Isınırken bile zorlandım benL Başlarken anons yine duyuluyor ama bu sefer kızgınlığın da etkisiyle yer gök inliyor: “bakın 400 tane tshirt geldi, 260 kayıt var. Çabuk iade edin aldığınız o t-shirtleri!”
@5.20 ile 1000m kadar gidip nefes nefese geri dönerken, yarış ya da ısınma, yapabileceğim maximum hıza ulaştığımı düşünüyorum. Hedefim ortalama @5.05, hatta yapabilirsem 50 dakikanın altı. Tabi bu ısınma turlarından sonra yeniden hesap yapmaya başlıyorum. 25 dakika ısınmama rağmen belli ki planladığım gibi ilk km yi 5’30’’de geçemeyeceğim.
Start çizgisinde “elitler öne yaş grupları arkaya geçsin” diye anons yapılıyor. Ben her zaman ki gibi söz dinleyen tek kişiyim. Nasıl olsa ilk km yi 6 dakikanın altında geçemeyeceğimi düşünerek en arkada kalıyorum.
Runtalya’nın maraton parkuru ilk yarı yokuş aşağı, dönüş yokuş yukarıydı. Bunu hesaplayamadığım ve ilk yarıda @5.40 ortalamanın altına düşmemeyi hedeflediğim için yokuşları avantaj olarak kullanamamıştım. Bu yarışa fark etmeden çok hızlı başlıyorum ama önümüzde görünen yolun rampa aşağı olduğunu görerek, runtalyada ki hatayı tekrarlamamak için, kendimi zorlamayacak şekilde tempomu korumaya karar veriyorum. Parkur boyunca, çok hafif olmakla birlikte birkaç rampa var. Çıkışlarda kaybedeceğim zamanı inişlerde telafi etmeliyim. Belki de yarış parkurunun başında ki inişi hız yapmak için değil yarışa rahat bir nabızla başlamak için kullanmalıydım. Bunu 10km boyunca düşüneceğim.
Hemen önümde 10km yi sonuna kadar beraber koşacağım benim yaş grubumda olduklarını tahmin ettiğim iki kişi var. Öyle tahmin ediyorum çünkü 3.kmlerde biri göz ucuyla göğüs numarama bakıyor. Yaş grupları göğüs numaraları üzerinde işlenmiş durumda. Benimle konuşmaya başlıyor biri. Ne kadar rahat konuştuğunu farketmek sinir bozucu. Amaç da bu zaten; diğerinin performansını değerlendirmek. Bu durum bana belli bir alana sahip olduklarını kanıtlamak için kavga etmeden önce bağıran vahşi hayvanları hatırlatıyor. Sesi daha gür çıkan gücünü ispat ediyor, diğeri güçlü olanın hakkını teslim ediyor ve gereksiz yere ortalığı kana bulamadan bölgeyi terkediyor. Günlük antrenman tempomun çok üzerinde koşarken, ne yazık ki ben o kadar rahat değilim. Sohbet etmekle tempomu korumak arasında bir seçim yapmalıyım. Susuyorum, yani hakkını teslim ediyorum...
İki ay önce hayatımda ilk kez negatif sprint yaptım ya, bir Usain Bolt havası geliyor üzerime, son bir umut, finishe2 km kala hızlanıp geçerim diye düşünüyorum kimlerle aşık attığımı bilmeden...
İki ay önce hayatımda ilk kez negatif sprint yaptım ya, bir Usain Bolt havası geliyor üzerime, son bir umut, finishe
Londra’da 10K koşarken, yarışa çok yavaş başlamış olmamın da avantajı ile, son iki km yi 9 dakikanın çok az üzerinde geçmiştim. Bu sefer hızlı başladım. Yorgunum, planladığım gibi son km lerde @4.50leri göremiyorum. Ortalama @5.07lerle giderken son 2 km kala ancak @4.57lere çıkıyor hızım. Ne var ki tavşanlarım da hızlanıyor, hem de arkada gözleri varmış gibi giderek artan bir tempoyla! Yarışı onların arkasından, tam da hedeflediğim pace ile (@5.05), beşinci bitiriyorum. British 10k London Run a göre 2 dakika iyileştirdiğim derecem ile kürsüye çıkamıyorum ama ilk 5 kişiye verilen para ödülümle alacağım yeni koşu ayakkabılarımın hayalini kuruyorum J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder