20 Mart 2013 Çarşamba

Uzun Koşulara Veda ve Triatlon

Avrasya Maratonu hezimetinin ardından her ne kadar programa tam anlamıyla uyarak bir maraton tamamlama kararı almışsam da hemen ardından gittiğim İngiltere’de 2 ay süresince uzun koşu antrenmanlarını düzenli olarak yapmak mümkün olmayınca hedefimi triatlona çeviriyorum.

Kendimi bildim bileli triatlona katılmak istemişimdir. Yarış zamanı gelip çattığında her seferinde bu işi kıvıramayacağımı düşünerek vazgeçtiğimden 4 yıldır herhangi bir Triatlon yarışında boy gösterme şansım olmuyor. Benim korkum yarışı bitirememek değil, biter, ondan eminim. Sonuncu gelmek de değil çünkü ilk katıldığım yarışta sonuncu geleceğim kuvvetle muhtemel. Beni düşündüren şu: Triatlon, koşu gibi halka açık değil. Bu işe gerçekten zaman ve emek vermiş lisanslı sporcuların katıldığı yarışlar. Bu durumda, bir, en sonuncunun ardından birkaç dakika sonra gelmek var, bir de yarış sona erdikten, yollar trafiğe açıldıktan sonra en sonuncunun 10 dakika gerisinde, seyirci yarışın çoktan bitmiş olduğunu sanarak dağılırken, hatta finish takı kaldırılırken gelmek var. İşte beni korkutan manzara bu!

Ocak ayında İngiltere’den döndüğümde, o aralar katılabileceğim bir koşu yarışı olmadığından, tarihi belirsiz bir Triatlon yarışı için hazırlanmaya başlıyorum. Dailymile a kaydettiğim antrenmanlara bakarak 5 aydır hiç yüzmediğimi görüyorum. Havuza girdimde bu rahatlıkla fark ediliyor. Tekniğimi de (vaktiyle bir tekniğim olduğunu varsayarsak) buna bağlı olarak hızımı da tamamen kaybetmişim. O kadar geriye gitmişim ki 2 aylık antrenman sonrasında bile hala eski performansımı yakalayamıyorum. Oysa her zaman suda avantajlı olduğumu düşünmüşümdür. Artık düşünmüyorum!

Koşuya aşina olduğumdan antrenmanlarda zorlanmıyorum ama bisiklet konusunda sıkıntılar devam ediyor. İlk kez yol bisikletini kilitli pedalla denediğimde durduğum yerde düşüp el bileğimi çatlatmış, Ağustos ayında ki Çeşme triatlonuna da bu sebeple katılamamıştım. Gidonda ve arka aktarıcıda meydana gelen hasarı düzeltmesi için gittiğim Kessbike da Serkan’ın tavsiyesi üzerine kilitli pedalı tamamen bırakıp alışıncaya kadar yol bisikletine normal ayakkabı ile binme kararı almıştım. O gün bugündür bir daha kilitli ayakkabıyı elime almıyorum.

Aradan 6 ay geçmiş olmasına rağmen kilitli pedal beni hala korkutuyor. Kalp atışlarımın yükselmesi için herhangi riskli bir durumla karşılaşmam gerekmiyor, ayaklarımı kilide geçirmem yetiyor. Dar açı dönüşlerde, hızlı girdiğim sert virajlarda panik atak geçiriyorum, U dönüşlerinde oldum olası kötüyümdür, kilitli pedalla geniş açılı U dönüşlerini bile başaramıyorum, kilide ayağımı geçiremiyorum ve tabi ki söylemeye gerek yok çıkaramıyorum da...

İşte ben bu halde 1 hafta sonraki İzmir Duatlonu’na katılmaya karar veriyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder