14 Şubat 2011 Pazartesi

Spinning Seansında Acemi Dalgıç Sendromu

Tüplü dalışla ilk tanışan insanlar, o güne dek suyla ilgili herhangi aktivitelerinde hiç kullanmamış oldukları bir yığın alet edevatı üzerine alınca yadırgarlar. Su dışında regülatör, bc ve belde ki kurşun ağırlıkların ağırlığı altında ezilen  dalgıç su içinde sağında solunda uçuşan ahtapotu, bc nin fazla uzun gelen daraltma bantlarını nasıl zapt edeceğini bilemez. İlk 20–30 dalış acemi dalgıç için gerçek bir zulümdür ve dalışı bitirerek tekneye çıkan dalgıçların replikleri hep aynıdır. Dengesiz konan ağırlıklar ve bedene bol gelen bc yüzünden su altında denge korunamamış, maske sürekli su almış, paletler dar gelmiştir. Dalış kötü geçmiştir ve dalgıcın kendisinden başka her şey ve herkes suçludur.

Tıpkı benim spinning seansımda olduğu gibi.

Bu pedalları büyük yapıyorlar, ayağın ucunu başta ki kafese yerleştirince pedal ayak kemerine denk geliyor. Ayağımı uygun pozisyona yerleştirmeye çalışırken daha senasın başında ayak tabanıma kramp giriyor. 17 kişiyiz, benden başka kadınlar da var ama kimse rahatsız görünmüyor. Isınma kısmını ayak tabanından parmaklara doğru yer değiştiren krampla tamamlıyorum. Daha önce ki seanslarda ısınma sonunda su içmek için 10-15 sn izin verilir ama bu akşam direk konuya giriliyor. Ayağa kalkıyoruz, omuzlar sabit diyor. Omuzları sabit tutmak için dizlere nasıl bir baskı uygulandığından haberi var mı bunun? Bu bacaklar yarın aç karnına 10 km koşacak. Karşıdaki camda yansıyan görüntüye bakıyorum, benden başka kimsenin omuzları hareket etmiyor. Omuzların oynamasına engel olmak için dizlerime yükleneceğime biraz tempoyu düşürüyorum.

Tempo diyor Hatice, olağan temponun biraz daha üzerine çıkıyorum müzikle de uygun gidiyorum ama diğerleri speedy gonzales gibi, onların ayaklarını seyretmek düşük enstantane ile çekilmiş hareket fotoğraflarına bakmak gibi. Çok da hımbıl görünüyorlardı ama… Hırslanıp hızlanmayı deniyorum, hızlandıkça selenin üzerinde hopluyorum, onlar hoplamıyor. Direnci düşürüyorum, direnci arttırıyorum ama ne kadar uğraşsam da bostanlı sahilinde ki rekreasyonel bisikletçi hızından bir kademe üste çıkamıyorum. Onların yapıyor olup da benim yapamıyor olmam canımı çok sıkıyor. Belki her hafta gelerek bir iki ay sonra ben de belli bir temponun üzerine çıkabilirim diye teselli ediyorum kendimi.

Şimdi 4 yukarıda, 4 geride, 4 oturarak diyor Hatice. Yukarıda ve oturma kısmı kolay ama ya geride?? Herkes, özellikle kadınlar çok estetik görünüyor. Bense geriye doğru gidince popom selenin ucuna çarpıyor. Halbuki diğerleri kolları tamamen gerilinceye kadar geriye yaslıyorlar vücutlarını. Benim sele mi çok önde acaba? Yüksekte mi? Ya da gidon mu yakın? Bir şeyler değişir umuduyla iyice geriye gidiyorum, bu sefer popomla selenin arka ucuna çarpmaya başlıyorum. 10 dakikadır çarpışıyorum seleyle, müzik değişiyor, tam kurtulduk derken tempo diyor Hatice, daha hızlı çarpıyorum. Canım yanıyor ama konu can acısı değil. Çarpmanın etkisini azaltmak için tempoyu düşürsem benden başka bu işi ağırdan alan yok. Dikkat çekmek de istemiyorum, ertesi gün havuza girerken popomda açıklanamaz morluklar oluşmuş olmasını da.

Seans sonunda esneme hareketleri için Hatice bizi bisikletten indiriyor. Nasıl kasıldıysam seans boyunca, yere ayak basar basmaz kramp tekrar yokluyor. Ayağımın bütün parmakları birbirinin üzerine binmiş halde, seleye, pedala, gidona söylenerek iniyorum havuza.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder