Kırık yüzünden tüm diğer spor aktivitelerime 3 hafta ara veriyorum. Alçı çıkar çıkmaz spor hayatıma yüzme ve koşu ile başlıyorum çünkü tenis, serbest ağırlık gibi kolumu kullanabileceğim ve trekking bisiklet gibi düşme ihtimalim olan diğer spor aktiviteleri 6 hafta daha yasak. Kolumu kırdığımda en kısa koşu mesafem 10k idi. Bu yüzden ilk birkaç antrenmanımı 3-5km ile sınırlı tutup hafta sonunda 10km nin üzerinde ki ilk uzun mesafe koşumu gerçekleştirebileceğimi umuyorum. 3 haftalık dinlenmeden sonra kısa mesafe koşular beklediğimin de üzerinde bir performansla gerçekleşiyor ancak hafta sonu yapmam gereken uzun mesafe koşusu benim için külliyen hayal kırıklığı oluyor. Rüzgarın da etkisi ile oldukça düşük bir tempoyla sadece 6km, onu da yorgunluktan söylene söylene koşabiliyorum. Oysa kolumu kırmadan önce 5km koşuları benim için göz açıp kapayıncaya kadar geçerdi, koştum bile demezdim. İkinci haftada da performansımda çok değişiklik olmuyor. Kısa koşularda bile saniyeler geçmek bilmiyor. Biraz tempolu koşsam bir sonra ki koşuya kadar en az iki gün dinlenmem gerekiyor. Antrenmanlara kısa mesafelerle ve düşük tempoyla başlamama rağmen ikinci haftada bir koşucunun başına gelebilecek tüm sakatlıkları (shin splints, achilles tendonitis, diz ağrıları...) yaşıyorum. Koşabildiğim en uzun mesafe 8km, tempolu koşularda erişebildiğim en düşük pace 5.43 iken yarışa katılmaktan vazgeçmeyi bile düşünüyorum.
Bu kadar uzun süreli bir alışma süreci beklemediğim için motivasyonum ve kendime olan inancım yerle bir olmuşken, yeni yılın ikinci gününde koştuğum ilk uzun mesafe sonrası ciddi bir yorgunluk ya da ağrı hissetmiyor olmam gelecek günlere umutla bakmamı sağlıyor.
Runtalya’da yarı maratonu 2 saatin altında koşmayı hedefliyordum. Şu halime bakarak sadece sakatlanmadan, tükenmeden yarışı bitirmeyi umuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder