Uzun mesafe koşularından sonra ve hemen önceki günler dinlenme günüm. Haftada iki gün 1er saat yüzüyorum. 1 saat yüzmek 1 saat koşmaktan daha yorucu değil ama çok daha sıkıcı. İnsanın suratı suya gömülü olduğundan etrafta seyredecek fazla bir şey olmuyor. Neyse ki ben ona da bir çözüm buluyorum ve suyun altındaki insanların hareketlerini gözleyerek oyalanıyorum.
Yurt içi ve yurt dışı havuzlarda uzunca bir süredir yaptığım gözlemlere dayanarak yurdum insanı kadar, yüzmekle uzak yakın alakası olmamakla birlikte havuza bu kadar düşkün, yüzmekte bu kadar ısrarcı bir millet daha olmadığı kanaatine varıyorum.
Sport International’ın havuzu 4 kulvar olacakmış ama bir kulvarı dahiyane bir mimari çözümle havuzun orta yerine sokuşturulmuş jakuzi işgal ediyor. Jakuziyi rahatsız etmemek için üçüncü kulvarı da kapatmıyorlar. Bu durumda yüzenler için sadece iki kulvar kalıyor. Çarşamba, Cumartesi ve Pazar günleri boş kulvarlardan birinde çocuklara özel yüzme dersi verdiklerinden haftada üç gün sadece tek kulvarımız ve bunu paylaşan onlarca yüzücümüz(!) var.
İşte ben haftada iki gün bu tek kulvarda, çırpılan ayaklarının parmaklarını burnumun sadece 30cm ilerisinde gördüğüm yüzücüleri takip ederek antrenman yapıyorum. Yüzme tekniğimin, yüzmek adı altında su üzerinde çırpınan bu yüzme sevdalılarını "neyi yapmiyim" diye izlerken gelişmiş olabileceğine dair inancım sonsuz.
Bir süredir kulvarımı fiziği düzgün genç bir yüzücüyle paylaşıyorum. Böylesi en tercih edilir durumdur. Zira, bir akşam önce alkolü fazla kaçırmış, hafif -ya da çokça- göbekli, orta yaşlı beyler, yüzmek adı altında suya sırt üstü yatıp ilahi bir kuvvetin kendilerini hareket ettirmesini beklerler. Siz bir saatlik yüzmenizi tamamladığınızda henüz boğulmamış olanlar ancak 50mt lik turu tamamlayıp başladığı noktaya erişmiş olur. Önümde yüzen arkadaşı tam geçmek üzereyken düz bir çizgide yüzmediğini fark ediyor ve merakımdan ötürü yavaşlıyorum. Verevlemesine yüzüyor ama düz ilerliyor. Bacaklar tamamen birbirinden ayrı (scissor kick). Bacak çırpmasa daha hızlı gideceğinden eminim. Biri düz diğeri sola açı yapıyor. Kulaçları düz ama vücudu sol bacağı ile aynı açıda, sağa kayıyor. Hayret edilecek şey şu ki her kulaçta sağda ki duvara çarpmasını beklerken o tam karşıya gidebiliyor. Bunu nasıl becerdiğini anlamaya çalışmaktan vazgeçip solluyorum.
Bu durum diğer insanların yüzmelerine bakmam için beni zorluyor. Önde gelen yüzme hatalarından birinin bu bacak çırpma -ya da çırpamama- sorunu olduğunu fark ediyorum. Ya dizden kırılıyor ve tamamen suyun dışında çırpılıyor ya da bacaklar çırpma esnasında tamamen açılarak sürtünme en üst seviyeye çıkarılıyor. Vücudun rotasyonuyla birlikte, "savrulan bacaklı" yüzüş tekniğini(!) suyun içinde arkadan seyretmek bana 1970lerin merdaneli çamaşır makinelerini hatırlatıyor.
Yüzmeyi yeni baştan icat edenlerin bu ve benzeri anlamsız yüzme teknikleri çok basit birkaç yüzme kuralına değinmeyi mecbur kılıyor:
Suyun içinde nefes veriniz. Başınızı suyun içine sokar sokmaz nefes vermeye başlayın ki başınızın dışarıda olduğu süreyi sadece nefes almak için kullanabilesiniz. Kısa sürede hem nefes verip hem almaya çalıştığınızda acayip sesler çıkarıyorsunuz, bilesiniz.
Her iki taraftan da (bilateral breathing) nefes alınız. Bu doğal olarak kulaçlarınızın simetrik olmasına yardımcı olacaktır. Vücudunuzun dönme hareketi (rotation) nefes aldığınız tarafa zamanla mükemmelleşirken nefes almadığınız tarafa zayıflar. Bu durum, kolunuzu vücudunuzun orta eksenini geçecek şekilde fazlaca kıvırmanıza, buda vücut momentumunu etkileyerek yılan gibi kıvrılmanıza neden olur. Momentumun bozulması genellikle çırpma sırsında bacakların birbirinden ayrıldığı “scissor kick”le sonuçlanır. Bir anlamda “bilateral breathing” sizi verevlemesine yüzmekten kurtaracaktır.
Nefes alırken başınızı sadece çevirmeniz yeterli. Her nefes alışta kendinizi yukarı itip başı sudan çıkararak boğuluyor izlenimi yaratıyorsunuz. Yüzerken başınızın hemen yanında dalga boşluğu oluşur, ağzınız buraya denk geldiğinde havuzun tavanına bakmak zorunda kalmadan ve “dead spot” yaratmadan çok rahat nefes alabilirsiniz. İyi haber şu ki, bu şekilde suyun ağzınıza girmesini engellemek için dudaklarınızın suya yakın tarafını birleştirip alt dudağınızı annesinin ağzında ki solucanı almaya çalışan yavru kuş gibi yukarı kaydırmanız da gerekmez.
Sadece nefes alırken değil her kulaç atışınızda vücudunuzu döndürünüz. Ne kadar esnek olursanız olun düz pozisyonda kolunuzu ileri atmaya çalışmak omuzunuzda (rotator cuff muscles) gereksiz bir baskıya ve sakatlanmaya sebep olacaktır. Rotasyonsuz yüzerken sadece omuz kaslarını kullanırken, dönme hareketi sırasında omuz kaslarından çok daha güçlü olan üst ve alt sırt, kanat, göğüs ve karın kaslarınızı kullanırsınız. Doğru dönme hareketini uyguladığınızda kolunuzla daha ileri erişebilirsiniz ki bu suyu dövüyor izlenimi vermeden havuzu daha az kulaçla kat edebileceğiniz anlamına gelir.
Dönme hareketi (rotation), baş sabitken omuzlar, gövde ve kalçanın aynı anda ve aynı yöne dönmesiyle gerçekleşir. Bu, çok daha fazla itici güç oluşturmanıza yardım eder.
Suya parmak uçlarınız önce girmeli. Kulacınız suya girerken, bilek parmak uçlarından, diresek bilekten yukarıda olmalı. Suya önce avucunuzun ya da başparmağınızın girmesi omuz sakatlanmasının baş sebebidir. Suyu geriye doğru değil de aşağı doğru itmek, yani size doğru akan suyun yönünü aşağıya doğru değiştirmek, avucunuzda çok baskı yaratır. Gücünüzü sadece ileri gitmek için kullanın çünkü ister inanın ister inanmayın kendinizi yukarı doğru itmeden de su üzerinde kalabilirsiniz. Doğru yaptığınızdan emin olmak için ellerinizi yumruk yaparak yüzmeyi deneyebilirsiniz. Avuçla suya dalmak, suyla kavga eder görüntünüzün yanı sıra bileğinizin aşağı düşüp avucunuzun sizi frenlemesine sebep olur. Siz çıkan seslere istinaden güçlü ve hızlı olduğunuzu düşünürken dışarıdan görünen agresif ve acemi bir yüzücüdür.
Uzun kulaçlar duraklamaya sebep vermemeli. Daha ileriye atılmaya çalışılan kollar ve duraksamalar (dead spot) dışarıdan bakanlara yüzmekten ziyade su balesi yapıyorsunuz izlenimi veriyor. Evet, amaç mümkün olduğunca ileri uzanıp maksimum suyu geriye itmek ama abartmayalım, komik görünüyorsunuz.
Bacaklar kalçadan hareket etmeli, dizden değil. Elit yüzücüler bacaklarından gelen itici gücün %10-15 i gibi küçük bir parçasını kullanırlar. Birçok triathlet ve amatör yüzücü ayak çırpmasından güç sağlamazlar. O yüzden burada amaç itici kuvvet oluşturmaya çalışmaktan ziyade, suda kaymayı önleyecek ilave bir sürtünme kuvveti yaratmamak olmalı. Zira suyun dışında çırptığınız bacaklarla motoru suyun dışında çalışan kayıklara benziyorsunuz, gitmiyorsunuz.