Çanakkale Boğazını 4. Kez geçeceğim. İlk yılki 3. duba hezimetini
saymazsak, tecrübelerim bu boğazın zor olmadığını, doğru kerteriz ile benim gibi
çok hızlı olmayan ortalama bir yüzücünün 65-75 dakika arası finishe varabileceğini
gösteriyor.
Şunu belirtmeliyim ki bu boğaz, acayip hırslarınız yoksa, ilk önce anten, sonra bayrak direği, sonra stat direği ve en son finish noktası kerterizi ile
gayet rahat bitebilen bir parkur. Benim tezim, karaya tekne ile çıkanlar, yüzme
tekniği hatalı olanlar ya da yeterince tempolu yüzemeyenler değil, kürsüye
çıkabilme ya da önceki derecelerini dramatik bir şekilde iyileştirme beklentisi
ile suya girenler ve standart kerteriz noktalarını atlayarak kendi
stratejilerini yaratanlardır. Tıpkı benim gibi…
Son iki yıl farklı hikâyelerle de olsa 1 saat 5 dakikada
boğazı tamamlayınca farklı bir strateji izlemediğim takdirde (adam gibi
antrenman yaparak hızlanmak söz konusu bile değil tabi ki) 1 saatin altına
inmenin mümkün olmayacağına inanıyorum. (Hatta o kadar şımardım ki, bize brifinglerde söylenen, finishe 500mt kala sizi boğaz çıkışına sürükleyen şiddetli akıntının varlığını bile inkar edecek noktadayım.) Özellikle yüzme antrenmanlarımın ayda 4
lere düştüğü bu yıl, performansımla daha iyi bir derece elde etmenin imkânsız
olduğunu bilerek, 2016 Çanakkale Boğazı denememde, benim gibi yavaş ve antrenmansız bir yüzücü için oldukça riskli, agresif bir rota belirliyorum.
Yarışa anten yerine, anten ile bayrak arasında bir noktayı
kerteriz alarak başlıyorum. 800mt kadar bu noktaya doğru yüzüp, geldiğim noktaya
göre bayrak ya da stat direği olacak şekilde yeniden kerteriz belirlemek
hedefim. Gidebildiğimiz kadar Nazımla birlikte gideceğiz diye
kararlaştırıyoruz. Ekim 2015’de Kaş 6000m yi yüzerken de aynı şekilde
başlamıştık ama 20 kulaç olmadan aramızda ki mesafe açılınca ben Nazıma veda
etmiştim. Nazımı çok uzun süre arkamda görünce ne yalan söyliyim, “aman Allahım çok yavaşlamışım”
diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Bu yıl hava çok güzel, rüzgâr tam arkadan geliyor, dalga
yok, akıntılar yer değiştirmiş, haberimiz de yok. Kolumda saat olmadığı için
800mt yi anlamak için 8x100 kulaç saymak iyi bir fikirmiş gibi geliyor.
Değilmiş… Bir süre sonra insan dalıyor, saymayı unutuyor, 100 olmuştur diyor,
iyice saçmalıyor. Tempomun geçen yıldan daha yavaş olduğu paniği de eklenince
saymayı bırakıp direk bayrak direğine dönüyorum. Yanı başımda bir teknenin
dolanmasından bir şeyleri doğru yapmadığımı anlamam gerekiyor aslında ama nasıl
bir özgüvense her şey kontrolüm altında sanıyorum. Tekne gelip gidip bayrak
direğine dön diyor. Ben bu arada çoktan stat direklerine dönmüşüm bile. Bir
korkup bayrak direğine, bir zamanın geldiğini düşünerek stat direğine döne döne
ilerliyorum.
Bu boğazı geçen ve geçmek isteyen herkes bilir ki “DUR
YOLCU” hizasına geldiğinizde finish i tam karşınızda görmeniz gerekiyor zira bu
noktada sizi boğazın dışına atacak akıntı güçleniyor. (brifinglerde söylenen tam olarak buymuş; eğer finish çizgisinin tam olarak 90derece karşısındaysanız, bu akıntı sizin için tehlike oluşturmuyor çünkü akıntı kanalını geçmiş bulunuyorsunuz) Bense bu noktaya
geldiğimde neredeyse Yüzbaşı Tahir Bey anıtı önünden sahile çıkacak kadar
yakınım Eceabat'a. Hala bir sorun yaşadığımı düşünmememe rağmen (ye evet, tekne gidip gelip bayrak direğine yüz diyor, ben hızla yüzmemiz gereken rotanın sınırlarını belirleyen balıkçı teknelerine doğru sürükleniyorum, dur yolcu hizasındaydım ve hala finish i karşımda göremiyorum ama nasıl bir öz güvense hala her şeyin kontrolüm altında olduğuna inanıyorum) daha güçlü kulaç atmaya
gayret ederek tempomu arttırıyorum. Bu noktadan sonra her şey çok hızlı
ilerliyor.
Önceki yıllarda konuştuğum kişilerden, karaya çok yaklaşarak, akıntının azaldığı kıyı şeridinden finishe yüzülebildiğini öğrenmiştim. Stratejimizi
bu bilgiye dayanarak yapmış, akıntıyı arkaya alarak hızlı bir şekilde çimenlik
kalesi önüne kadar gelmeyi, burada ters akıntının azaltığı kıyıya çok yaklaşarak finishe yüzmeyi planlamıştık. Çimenlik Kalesinin
hizasında bir türlü ilerlemediğimi fark edince akıntının bu noktada
kuvvetlendiğini anlıyorum. Akıntının azaldığı kıyı şeridine ulaşmak için finish
i bırakıp karaya doğru yüzüyorum ama altımda hızla hareket eden plankton ve
yosunlar akıntının kuvveti hakkında fikir veriyor. Bu yılki akıntının yönü ve
kuvvetinin önceki yıllardan farklı olduğunu ancak o zaman anlıyorum. Doğru
kerterizle rahat rahat yüzülebilen Çanakkale boğazı, tempoma uygun olmayan yanlış
bir strateji ile kâbusa dönüşüyor. 50 dakika boyunca akıntı ile mücadele
etmekten o kadar yorgun düşüyorum ki daha fazla mücadele etmekten vazgeçip en yakındaki tekneyi çağırarak karaya "V.I.P" desteğiyle çıkıyorum.