Ben
yüzmeye başlayalı ne kadar oldu diye düşünüyorum. Yüzmeyi öğrenmem değil de,
yarışacak kadar kendime güvenmem 2013 deki ilk triatlon yarışımdan
sonra vuku buluyor. Nice zaman sonra, o yarışta sudan ikinci çıkmamın aslında
benim yüzmeye olan yeteneğimden kaynaklanmadığını, triatletlerin çoğunun
yüzmede başarısız olması nedeniyle aralarında parlamış olmamdan ibaret
olduğunu fark ediyorum. Neyse ki bu aydınlanma anına kadar çok iyi
yüzdüğüme inanarak epey risk alıyor, bulduğum bütün yarışlara katılıyor ve
az da olsa ilerleme kaydediyorum.
Aslında
ne kadar berbat bir yüzücü olduğumu anlamam için evren bana gereken mesajları
gönderiyor zaman zaman ama ben anlamamakta direniyorum. İlk mesaj,
hatalarımızı görüp düzeltmek üzere İstanbul’dan davet ettiğimiz antrenörden geliyor: 8
kişiyiz, hepimiz birlikte yüzüyoruz, o seyrediyor. 10 dakika sonunda, hepimizin
yaptığı ortak hatadan bahsettikten sonra, tekniği gerçekten çok, çok
ama çok kötü olan bir arkadaş ile beraber benim de yüzmemin problemli
olduğunu söylüyor. Diğer arkadaşın defalarca videosunu çekiyor, hatalarını
söylüyor, düzeltmesi için tekrar tekrar yüzdürüyor ama bana
hatamın nerede olduğunu bile söylemiyor. Belki de bu yüzden, pek ciddiye
almıyorum. Ben iyiyim, o yanıldı sanıyorum…
2015
Şubatında ne kadar güzel yüzdüğümü görmek için kendi video mu
çekiyorum. Swimsmooth sitesinde hatalı yüzme teknikleri ile ilgili
videolar var, sanki o yanlış tekniklerin hepsini bir arada göstermek amacıyla
yüzmüş gibiyim. O kadar kötü bir teknikle karşılaşıyorum ki utançtan aylarca havuza
girmeye cesaret edemiyorum. Oysa ben suda Michael Phelps gibi
göründüğümü sanıyordum.
6 ay
sonra, Çanakkale Boğaz yarışından 1.5 ay önce tekrar suya gitmeye cesaret
ediyor ve ÜStün Hoca ile çalışmak üzere Fatih Kolejinin havuzunu kullanıyorum.
Bütün takım iki kulvarı paylaşmış, ben üçüncü kulvardayım. Biraz ısındıran
sonra Üstün Hocadan birşeyler söylemesini bekliyorum. Gidip gelip şimdi ne
yapayım diye sormasam antrenörle çalışıyor gibi değilim. İlk hafta ses
çıkarmadan tek başıma yüzüyorum en nihayetinde Üstün Hoca ağzındaki baklayı
çıkarıyor: sen takıl orda, bu kulvarda ezilirsin!
Yüzme
Federasyonu’nun Foça’da düzenlediği Açık Su Yüzme Şampiyonası’na katıldığımda
son mesaj da geliyor. İlk kez federasyonun bir yarışına katılacağımdan, kayıt
yaptırmadan önce en az benim kadar yavaş başka yüzücülerin de olacağından emin
oluyorum. Yaş grupları 2500m yüzecekti ama yarış başlamadan önce üç duba
ile belirenmiş yarış rotasının 1000m olduğu ve iki tur döneceğimiz söyleniyor.
Çok yavaş yüzdüğümü düşünmüyorum, en azından Kaş-Meis de ya da kaş361
6000m de olduğu gibi, sadece bitirmeyi hedef alarak, antrenman
hızında yüzmediğimi söyleyebilirim. Bizden 5 dakika erken başlamalarına rağmen
5 tane erkek geçiyorum ama suda hiç kadın yarışmacı görmediğim için sonuncu
olduğum fikrinden kurtulamıyorum. Botlardan birinin sürekli peşimden
gelmesinin etkisi de büyük. Sudan çıkarken beşincisin diyorlar. Yaş
grubunda 5 kadın vardı, yaş grubumda sonuncu olduğumu sanıyorum.
1 saat
sonra sonuçlar açıklanıyor: 46:45 derece ile yaş grubunda birinci,
kadınlar genel klasmanda 5. yim. Sevinemiyorum bile! 2000mt yi 46
dakikada yüzmek ancak arada sırada suya dalıp dipten kum çıkarmak, durup etrafa
el sallamak, sırt üstü yatıp dinlenmekle mümkün olur. Bunların hiç birini
yapmadığıma göre gerçeği kabul etmem gerek: ben berbat bir yüzücüyüm.