5 Eylül 2016 Pazartesi

Çanakkale Boğaz Yarışı 2016 Nasıl Geçilemedi


Çanakkale Boğazını 4. Kez geçeceğim. İlk yılki 3. duba hezimetini saymazsak, tecrübelerim bu boğazın zor olmadığını, doğru kerteriz ile benim gibi çok hızlı olmayan ortalama bir yüzücünün 65-75 dakika arası finishe varabileceğini gösteriyor.

Şunu belirtmeliyim ki bu boğaz, acayip hırslarınız yoksa, ilk önce anten, sonra bayrak direği, sonra stat direği ve  en son finish noktası kerterizi ile gayet rahat bitebilen bir parkur. Benim tezim, karaya tekne ile çıkanlar, yüzme tekniği hatalı olanlar ya da yeterince tempolu yüzemeyenler değil, kürsüye çıkabilme ya da önceki derecelerini dramatik bir şekilde iyileştirme beklentisi ile suya girenler ve standart kerteriz noktalarını atlayarak kendi stratejilerini yaratanlardır. Tıpkı benim gibi…

Son iki yıl farklı hikâyelerle de olsa 1 saat 5 dakikada boğazı tamamlayınca farklı bir strateji izlemediğim takdirde (adam gibi antrenman yaparak hızlanmak söz konusu bile değil tabi ki) 1 saatin altına inmenin mümkün olmayacağına inanıyorum. (Hatta o kadar şımardım ki, bize brifinglerde söylenen, finishe 500mt kala sizi boğaz çıkışına sürükleyen şiddetli akıntının varlığını bile inkar edecek noktadayım.) Özellikle yüzme antrenmanlarımın ayda 4 lere düştüğü bu yıl, performansımla daha iyi bir derece elde etmenin imkânsız olduğunu bilerek,  2016 Çanakkale Boğazı denememde, benim gibi yavaş ve antrenmansız bir yüzücü için oldukça riskli, agresif bir rota belirliyorum.

Yarışa anten yerine, anten ile bayrak arasında bir noktayı kerteriz alarak başlıyorum. 800mt kadar bu noktaya doğru yüzüp, geldiğim noktaya göre bayrak ya da stat direği olacak şekilde yeniden kerteriz belirlemek hedefim. Gidebildiğimiz kadar Nazımla birlikte gideceğiz diye kararlaştırıyoruz. Ekim 2015’de Kaş 6000m yi yüzerken de aynı şekilde başlamıştık ama 20 kulaç olmadan aramızda ki mesafe açılınca ben Nazıma veda etmiştim. Nazımı çok uzun süre arkamda görünce ne yalan söyliyim, “aman Allahım çok yavaşlamışım” diye düşünmekten kendimi alamıyorum. 

Bu yıl hava çok güzel, rüzgâr tam arkadan geliyor, dalga yok, akıntılar yer değiştirmiş, haberimiz de yok. Kolumda saat olmadığı için 800mt yi anlamak için 8x100 kulaç saymak iyi bir fikirmiş gibi geliyor. Değilmiş… Bir süre sonra insan dalıyor, saymayı unutuyor, 100 olmuştur diyor, iyice saçmalıyor. Tempomun geçen yıldan daha yavaş olduğu paniği de eklenince saymayı bırakıp direk bayrak direğine dönüyorum. Yanı başımda bir teknenin dolanmasından bir şeyleri doğru yapmadığımı anlamam gerekiyor aslında ama nasıl bir özgüvense her şey kontrolüm altında sanıyorum. Tekne gelip gidip bayrak direğine dön diyor. Ben bu arada çoktan stat direklerine dönmüşüm bile. Bir korkup bayrak direğine, bir zamanın geldiğini düşünerek stat direğine döne döne ilerliyorum.

Bu boğazı geçen ve geçmek isteyen herkes bilir ki “DUR YOLCU” hizasına geldiğinizde finish i tam karşınızda görmeniz gerekiyor zira bu noktada sizi boğazın dışına atacak akıntı güçleniyor. (brifinglerde söylenen tam olarak buymuş; eğer finish çizgisinin tam olarak 90derece karşısındaysanız, bu akıntı sizin için tehlike oluşturmuyor çünkü akıntı kanalını geçmiş bulunuyorsunuz) Bense bu noktaya geldiğimde neredeyse Yüzbaşı Tahir Bey anıtı önünden sahile çıkacak kadar yakınım Eceabat'a. Hala bir sorun yaşadığımı düşünmememe rağmen (ye evet, tekne gidip gelip bayrak direğine yüz diyor, ben hızla yüzmemiz gereken rotanın sınırlarını belirleyen balıkçı teknelerine doğru sürükleniyorum, dur yolcu hizasındaydım ve hala finish i karşımda göremiyorum ama nasıl bir öz güvense hala her şeyin kontrolüm altında olduğuna inanıyorum) daha güçlü kulaç atmaya gayret ederek tempomu arttırıyorum. Bu noktadan sonra her şey çok hızlı ilerliyor.

Önceki yıllarda konuştuğum kişilerden, karaya çok yaklaşarak, akıntının azaldığı kıyı şeridinden finishe yüzülebildiğini öğrenmiştim. Stratejimizi bu bilgiye dayanarak yapmış, akıntıyı arkaya alarak hızlı bir şekilde çimenlik kalesi önüne kadar gelmeyi, burada ters akıntının azaltığı kıyıya çok yaklaşarak finishe yüzmeyi planlamıştık. Çimenlik Kalesinin hizasında bir türlü ilerlemediğimi fark edince akıntının bu noktada kuvvetlendiğini anlıyorum. Akıntının azaldığı kıyı şeridine ulaşmak için finish i bırakıp karaya doğru yüzüyorum ama altımda hızla hareket eden plankton ve yosunlar akıntının kuvveti hakkında fikir veriyor. Bu yılki akıntının yönü ve kuvvetinin önceki yıllardan farklı olduğunu ancak o zaman anlıyorum. Doğru kerterizle rahat rahat yüzülebilen Çanakkale boğazı, tempoma uygun olmayan yanlış bir strateji ile kâbusa dönüşüyor. 50 dakika boyunca akıntı ile mücadele etmekten o kadar yorgun düşüyorum ki daha fazla mücadele etmekten vazgeçip en yakındaki tekneyi çağırarak karaya "V.I.P" desteğiyle çıkıyorum. 





14 Temmuz 2016 Perşembe

TYF-DTO İzmir Açıksu Yüzme Şampiyonası 2016


Ben yüzmeye başlayalı ne kadar oldu diye düşünüyorum. Yüzmeyi öğrenmem değil de, yarışacak kadar kendime güvenmem 2013 deki ilk triatlon yarışımdan sonra vuku buluyor. Nice zaman sonra, o yarışta sudan ikinci çıkmamın aslında benim yüzmeye olan yeteneğimden kaynaklanmadığını, triatletlerin çoğunun yüzmede başarısız olması nedeniyle aralarında parlamış olmamdan ibaret olduğunu fark ediyorum. Neyse ki bu aydınlanma anına kadar çok iyi yüzdüğüme inanarak epey risk alıyor, bulduğum bütün yarışlara katılıyor ve az da olsa ilerleme kaydediyorum.

Aslında ne kadar berbat bir yüzücü olduğumu anlamam için evren bana gereken mesajları gönderiyor zaman zaman ama ben anlamamakta direniyorum. İlk mesaj, hatalarımızı görüp düzeltmek üzere İstanbul’dan davet ettiğimiz antrenörden geliyor: 8 kişiyiz, hepimiz birlikte yüzüyoruz, o seyrediyor. 10 dakika sonunda, hepimizin yaptığı ortak hatadan bahsettikten sonra, tekniği gerçekten çok, çok ama çok kötü olan bir arkadaş ile beraber benim de yüzmemin problemli olduğunu söylüyor. Diğer arkadaşın defalarca videosunu çekiyor, hatalarını söylüyor, düzeltmesi için tekrar tekrar yüzdürüyor ama bana hatamın nerede olduğunu bile söylemiyor. Belki de bu yüzden, pek ciddiye almıyorum. Ben iyiyim, o yanıldı sanıyorum…

2015 Şubatında ne kadar güzel yüzdüğümü görmek için kendi video mu çekiyorum. Swimsmooth sitesinde hatalı yüzme teknikleri ile ilgili videolar var, sanki o yanlış tekniklerin hepsini bir arada göstermek amacıyla yüzmüş gibiyim. O kadar kötü bir teknikle karşılaşıyorum ki utançtan aylarca havuza girmeye cesaret edemiyorum. Oysa ben suda Michael Phelps gibi göründüğümü sanıyordum.

6 ay sonra, Çanakkale Boğaz yarışından 1.5 ay önce tekrar suya gitmeye cesaret ediyor ve ÜStün Hoca ile çalışmak üzere Fatih Kolejinin havuzunu kullanıyorum. Bütün takım iki kulvarı paylaşmış, ben üçüncü kulvardayım. Biraz ısındıran sonra Üstün Hocadan birşeyler söylemesini bekliyorum. Gidip gelip şimdi ne yapayım diye sormasam antrenörle çalışıyor gibi değilim.  İlk hafta ses çıkarmadan tek başıma yüzüyorum en nihayetinde Üstün Hoca ağzındaki baklayı çıkarıyor: sen takıl orda, bu kulvarda ezilirsin!

Yüzme Federasyonu’nun Foça’da düzenlediği Açık Su Yüzme Şampiyonası’na katıldığımda son mesaj da geliyor. İlk kez federasyonun bir yarışına katılacağımdan, kayıt yaptırmadan önce en az benim kadar yavaş başka yüzücülerin de olacağından emin oluyorum. Yaş grupları 2500m yüzecekti ama yarış başlamadan önce üç duba ile belirenmiş yarış rotasının 1000m olduğu ve iki tur döneceğimiz söyleniyor. Çok yavaş yüzdüğümü düşünmüyorum, en azından Kaş-Meis de ya da kaş361 6000m de olduğu gibi, sadece bitirmeyi hedef alarak, antrenman hızında yüzmediğimi söyleyebilirim. Bizden 5 dakika erken başlamalarına rağmen 5 tane erkek geçiyorum ama suda hiç kadın yarışmacı görmediğim için sonuncu olduğum fikrinden kurtulamıyorum. Botlardan birinin sürekli peşimden gelmesinin etkisi de büyük. Sudan çıkarken beşincisin diyorlar. Yaş grubunda 5 kadın vardı, yaş grubumda sonuncu olduğumu sanıyorum.

1 saat sonra sonuçlar açıklanıyor: 46:45 derece ile yaş grubunda birinci, kadınlar genel klasmanda 5. yim. Sevinemiyorum bile! 2000mt yi 46 dakikada yüzmek ancak arada sırada suya dalıp dipten kum çıkarmak, durup etrafa el sallamak, sırt üstü yatıp dinlenmekle mümkün olur. Bunların hiç birini yapmadığıma göre gerçeği kabul etmem gerek: ben berbat bir yüzücüyüm. 



8 Haziran 2016 Çarşamba

Kaş - Meis 2016


Kaş Meis çok uzun zamandır katılmak istediğim bir yarış, niye bu kadar erteledim bilmiyorum. Akıntısı olmayan, kerterizi kolay bir yarış ama çok uzun, çookkkkkkk uzun…

Yeterince antrenman yapmamış olabilirim ama yeterince nedir? Mutlaka sizden daha fazla suya girmiş birileri olacaktır, bu durumda sizin ki hep yetersiz antrenman mıdır? Uzun bir kış uykusundan sonra yarışa 6 hafta kala hazırlanmaya başlıyorum. Haftada bazen iki, bazen bir, nadiren üç antrenman yapıyorum. Yarışa kadar bir adet 4000m, üç-dört tane 3600-3800mt yapıyorum. Bunların her biri ısınma, drill, main set şeklinde; durmadan yüzdüğüm hiç bir antrenmanım yok.

Yeterli mi? Hedefiniz bitirmekse yeterli. Daha önce bu mesafeyi hiç yüzmediyseniz ve hedefiniz acısız bitirmekse antrenmanlara daha erken başlayıp (mümkünse hiç ara vermeyip) yarışa kadar çok daha fazla 4000-5000mt ler yüzmekte fayda var.  Çok iddialıysanız, kürsü beklentiniz var ve rakipleriniz kuvvetli ise, süre hedefiniz varsa, bir önceki yıla göre dramatik bir iyileşme bekliyorsanız yetmeyebilir.

Her yarışa bir macera sığdırma halimden vazgeçmeyip, bu yarıştan önce hiçbir sebebi yokken bir hafta boyunca şınav çekiyorum. Haftanın 5-6 günü spor salonuna giderim ama şınav çekmişliğim hiç yoktur. Niye böyle bir sevdaya kapıldığımı bilmiyorum. Kaş'a vardığım ilk günün akşamı omuzlarımda ve kollarımda sızlama hissedene kadar yaptığım işin saçmalığını ayamıyorum.

Yarış sabahı bizi Meis’e götürecek olan feribotların önünde toplanıyoruz. İsimler okunuyor, ismi okunan, gösterilen feribota biniyor. Burası çok önemli; istediğiniz feribotu seçemiyorsunuz. Hal böyle olunca arkadaşınızla aynı feribota binemiyor ve güneş kremleri, vazelinler, muzlar, sular, arkadaşınızla ortak aldığınız ne varsa sizde ya da arkadaşınızda kalabiliyor.

Bu yarış için hiçbir hedefim yada tahmini bir sürem yok ama Serhat’ın var. Feribot Meis’e yanaşırken bir kadın Serhat’ın hedefini soruyor. Bir önceki yıl derecesi 3:15. Bu yıl çok iyi antrenman yaptılar, iddialılar: 2:30 diyor gururlanarak. Kadın donuk donuk bakıyor, “ha, siz yüzücü değilsiniz herhalde” diyor. “Beğendiremedik kadına dereceyi” diye söyleniyor Serhat. Allahım yüzücü gibi görünmek için nasıl bir sürede bitirmek gerekiyor bu yarışı?

Bazıları yüzerken rahat rahat tuvalet ihtiyacını giderebiliyor, ben gideremeyenlerdenim. Yarışın başlamasını duvarın üzerinde oturarak bekliyorum. 5 dakika düdüğü çalınca planım gözlüğü temizleyip tuvalet işini halletmek ve start noktasına dönmek ama evdeki hesap çarşıya uymuyor. Düt diyor düdük, ben boneyi kafama geçirirken insanlar sapır sapır suya atlıyor. Yarış başlamış bile…



Kerterizi en kolay yarışlardan biri bu; finish noktasına ulaşmak için tam karşınızda ki dağda, hörgüç şeklindeki çıkıntıya dümdüz yüzüyoruz. Bazı forum sitelerinde ada çıkışında sol tarafınızdaki burna fazla yaklaşmayın ters akıntı var diyorlardı ama ben o akıntıyı vardıysa da hissetmiyorum. Farklı hava koşullarında akıntıların yönü ve şiddeti değişebiliyor. Şimdilik tek sorunum yarışa bir hafta kala çektiğim şınavlar yüzünden omuzlarımın sızlaması.

Benim akıntıyı hissettiğim ilk yer burnun ucu oluyor. Aynı anda başlayan dalgalar da yönümü değiştirdiğinden, finish noktasının sağına düştüğümü fark etsem de akıntının yönünü bu noktada tam olarak kestiremiyorum.

Sık sık karşı dağdan kerteriz alarak ilerlememe ve dümdüz gittiğimi sanmama rağmen ilk sarı dubanın tam karşısına düşüyorum. Halbuki limandan ayrılırken sarı dubaların fazla solda kaldığını (meis ten kaşa gidiş istikametinde) görüp dubaları solumda bırakarak finish e gelmeyi planlamıştım. Bu nedenle yarış sırasında anlamasam da bir yerlerde bizi Çukurbağ yarımadasına sürükleyen bir akıntı olduğunu düşünüyorum. ilk dubaya yaklaştığımda kerteriz artık tam karşıda değil, hafif sağda kalıyor.


İlk dubanın finishe 3000mt uzaklıkta olduğunu biliyorum ancak benim 1-1.5 saat daha yüzecek mecalim yok. Daha yarışa başlarken yorgundum, ilk dubaya yaklaşırken en fazla 1000mt daha yüzebilecek enerjim olduğunu düşünüyorum. Gerisi işkence olacak…

Oluyor da… 3000mt boyunca arka kolum, ön kolum, omuzum, sırtımdaki bütün kaslar acıyor, elim uyuşuyor, parmaklarıma kasılıyor. Son 2000mt de herhangi bir tekniğim olduğunu düşünmüyorum. Şu spor salonunda yüzmesini komik bulduğum insanlardan bile daha korkunç görünüyor olmalıyım. Dönünce onlardan özür dilemeliyim. Ama düzeltmeye çalışmıyorum, rutinin dışına çıktığım en ufak bir kas hareketi krampa sebep oluyor. 7500mt boyunca kramp hiç girmiyor ama son 2000mt de varlığını sürekli hissettiriyor. Daha fazla antrenman yapmalıydım, daha fazla uzun mesafe yüzmeliydim.

Koyun içinde bizi finish noktasının sağına atan kuvvetli bir akıntı olduğunu 3. Dubayı hiç görmememden anlıyorum. Sadece 3. Duba değil, finish noktası da solda kalıyor. Organizasyon bu akıntıyı hesaplayarak mı dubaları olması gerekenden daha sola koyuyor acaba? Denizin dibi görünür olduğunda akıntının kuvvetini daha net anlıyorum. Kaş Meis’i ikinci kez denersem, tek değiştirmek istediğim koyun içine girdiğimde finish e doğru değil hafif soluna doğru yüzmek olacak.

İlk Kaş Meis denemem 2:50 ile sonuçlanıyor, nasıl oluyorsa yaş grubunda bana ikincilik getiriyor. Daha çok antrenman yapsaydım daha kısa sürede biter miydi bilmiyorum sonuçta herkesin bir oluru var, benim kide bu. Ama yorulmadan bitirmeyi isterdim ve bunun ancak daha fazla antrenmanla mümkün olacağını biliyorum.

Yaş ilerledikçe yavaşlıyorum ama ben hep antrenman eksikliğinden diyorum, yavaşladıkça mesafeleri uzatıyorum ve her seferinde daha çok yoruluyorum.