Ben triatlona hazırlanıyordum. Ya da hazırlanmıyordum ama
Çeşme halk triatlonuna ikinci kez katılmak konusunda ısrarcıydım. Hatta sırf bu
yüzden, Mayıs başında gittiğim İngiltere’den 5. gün apar topar dönüyorum ki
yarışa kadar 1 hafta daha antrenman yapabileyim. Bütün kış yatıp, yarışa bir
hafta kala bisiklet binince bir şey olunmayacağını bile bile…
Henüz uçaktan yeni inmişken Datça kış yüzme maratonunda
tanıştığım arkadaşlarımdan Kaş yüzme yarışına katılıp katılmayacağımı soran bir
mesaj alıyorum. Önce yok diyorum, “ben, aynı tarihte yapılacak olan Çeşme
triatlonuna katılıyorum”. Fikir değiştirmem çok uzun sürmüyor. Uzun zamandır
antrenmansızım. 1,5 saat sürecek bir yarışı elbette bitirebilirim ama geçen
yıla göre oldukça kötü bir derece ile… Triatlona katılıp, hem koşuda, hem
bisiklette, hem de yüzmede rezil olacağıma, yüzme maratonuna katılıp sadece
suda rezil olmaya karar veriyorum.
15 Şubat Datça kış maratonundan sonra, bundan sonra 6000m
yi denerim diye düşünmüştüm ama son 3 aydır toplam 5000m yüzmemiş olduğumu
hesaplayınca riske girmiyorum. Son gün, 3000m yüzme yarışı için kaydımı
yaptırıyorum.
İzmir - Kaş arasında tek ulaşım seçeneği olan Kamil Koç
otobüs firması ile yaşanan rezalet ötesi bir yolculuk sonucunda "neyse ki hala
yaşıyorum" tesellisi ile Kaş’a varıyorum.
Kaş 361, Macera Akademisi kuruluşu olan MCR RaceSetter
organizasyonu. Hava şartlarının kötü olması sebebiyle yarışa başlama saati, son gün, sabah 11.00den 7.30a alınıyor.
Yarış öncesi kerteriz belirleyebilmek için mendireğin tepesine
çıkıp bakınca 3000m için dönüş balonunun kıyıdan çok açıkta olduğunu
düşünüyorum. O açıdan öyle görünüyordu! Açık su yarışlarının en eğlenceli yanı,
özellikle ilk kez katılmışsanız nereyi kerteriz alacağınızı bilmeden bir
bilinmeze doğru yüzüyor olmanız.
Start daha önce ki yarışlardan farklı olarak sahilden
koşarak değil, liman içinde, yaklaşık 1.5-2mt yükseklikten suya atlayarak başlıyor. Ben
en arkada bekliyorum, sıra bana geldiğinde bile çip noktasını geçmediğimden
emin olacak bir şekilde durup bir süre suyu seyrediyorum. Hiç giresim yok: su
soğuksa, birinin üzerine düşersem, biri benim üzerime düşerse, atlamanın
etkisiyle gözlüğüm gözümden çıkarsa, gözlüğü atlarken elimle mi tutsam, atladıktan
sonra mı taksam, buhar yapmasın diye tükürdüğüm gözlük camları kten sonra yıkama fırsatım olmadığı için gözlük bulanık
gösterirse… “Hadi” diye bağırıyor biri. Su boşaldı atlayın artık!
İlk saniyede yaşadığım şok “dön arkanı, çık
merdivenlerden” diyor, zira su Şubat ortasında yüzdüğümüz 16 C lik sudan da
soğuk! Isınırım umuduyla uzun bir süre çırpınıyorum, ama ne mümkün. Meğer bu
soğuk denizin altında bulunan soğuk su kaynaklarından geliyormuş. Parkur boyunca
yer yer karşımıza çıkıyor. İyi de oluyor. Soğuktan bir an önce kurtulmak için
hızlanıyorum. Onun dışında yarış, aman yorulmayım endişesi ile, kendimi
hırpalamadan geçiyor. Yarışa son başlamanın avantajı kimse sizi geçmiyor. Sizin
geçtiğiniz insanlar motivasyon sağlıyor.
3000m dönüş balonu sandığım gibi açıkta değilmiş. İlk başlarda
boş yere açığa doğru yüzüyorum. Aslında kerteriz noktası, balonun hemen
arkasında belirgin şekilde uzanan ve yüzerken çok rahat görünen bir dağ
çıkıntısıymış. Çabuk toparlıyorum. Bu yarışlarda nedense son 500mt, toplam
yüzülen mesafenin yarısından daha uzun gibi geliyor bana. Balona gelince, dönüş
yapmadan önce, hemen yanında demirlemiş olan tekneye numaralarımızı söylüyoruz.
Dönüş kerterizi daha zor. Limanın ağzını karıştırıp açığa
doğru yüzüyoruz çoğumuz. Etrafımızda güvenlik sebebiyle dolanan kanolar son ana
kadar uyarmıyor bizi. Kanonun uyarmasıyla geniiiiş bir yay çizerek doğru yolu
buluyorum. Limanın ağzına 200metre kala yavaşlayıp yakınımda yüzen kişinin sol
kolunun altına yerleşip deryalinden faydalanmaya çalışıyorum. Bir süre sonra üzerime
doğru yüzmeye başlıyor. Limanın içine girmek yerine açığa doğru gittiğini farkedince iyice
yavaşlayıp deryalinden çıkıyorum. O finish noktasından giderek uzaklaşırken ben, içim mutlulukla dolu, hızla yoluma devam ediyorum. Buna rağmen merdivenlere metreler kala önüme geçmeyi
başarıyor.
Bütün iyi yüzücüler 6000m ye katılmış olmalı ki 1 saat 12
dakikalık korkunç performansımla bile sudan 9. çıkıp, yaş grubunda 1., genel klasmanda 3. olmayı başarıyorum. Sadece ben
değil bütün Datça arkadaşlarımla kürsüyü görüyoruz.
Yarış organizasyonunu gerçekleştiren Kaş361’in yarış
koordinatörü Levent Topçu ile akşam karşılaştığımız zaman “ yarış süresince bir
tekne ya da kano balon ile start /finish noktası arasında gidip gelsin ki ne tarafa
yüzeceğimizi kestirebilelim” diyorum. “O zaman açık su yarışı olmasının ne
anlamı var” diyor. Doğru söylüyor. Yarış biteli beri masada ki herkes yarı
noktadan sonra hangi "yanlış" tarafa yüzdüğünü anlatıyor. Açık suda yüzebilmek kondisyon, güç ve hız kadar navigasyon, kerteriz alma, düz yüzebilme becerisi de
gerektiriyor. Bizim gibi bu becerilerden yoksun olanlar uçsuz bucaksız mavilikte bir oraya bir buraya gidip geliyorlar!