Lavabonun
içinden kaşığı alma girişimleri boşa çıkınca Kanat hala yukarıda uğraşadursun
ben lavabonun altını boşaltıyorum. Tüm deterjanları, çöp torbalarını,
elektrikli aletleri çıkarıp, onların yerine ben giriyorum. Beni elimde kargaburunla
makinenin sağını solunu kurcalar görünce soruyor:
—Ne
yapacaksın?
—Makineyi
sökeceğim
—Neresini
sökeceğini biliyor musun?
—Sökülebilecek
yerlerini sökeceğim
Cevap ben
bu işten anlamıyorum diyor ama olaya girişmekte ki hızım ve kendime güvenir
halim ağabeyimi ikna etmiş olmalı. Kendi evimde her gün bozuk bir makineyi
tamir etmiyorum ama bende, ortada başka gönüllü olmadığında, nerden geldiği
bilinmeyen bir ben-yaparım-diye-öne-fırlama geni var.
Ağabeyim
bana ne işe yarayacak onu sökmen anlamıyorum diye sorarken ben karşıma çıkan ilk
vidayı sökmeye koyuluyorum. Evet, ne yaptığımı bilmiyorum ama bu iş başka nasıl
olur ki? Bu kaşığı yukarıdan çekip çıkaramıyorsak aşağıdan çıkaracağız. Bende
aşağıda gördüğüm vidaları söküyorum. 3. vidayı da söktükten sonra lavabonun
tepesinden bakan ağabeyim yanlış yeri söktüğümü, bıçağın çok daha aşağıda olduğunu
söylüyor. 3 vidayı da yerine takıp daha aşağıda yeni vidalar bulmaya çalışıyorum.
Bu sefer 6 minik vida buluyorum. Daha zor çünkü arkadaki 3 vidaya makinenin
büyüklüğü ve sabit kablolar yüzünden ulaşamıyorum. Kanat gidip gelip "geri
takabilecek misin?" diye soruyor. "Söktüğüm gibi takarım ne var ki bunda" diyorum daha önce böyle bir aleti sökmemiş olmanın cehaletiyle. Ağabeyim böyle şeyleri
ellemediğini, ellediğinde elinde kaldığını, en son tuvaleti tamir etmeye
kalktığında evi su bastığını anlatıyor. İçimden “iş tuvalet olsaydı ben de girişmezdim”
diyorum. Bu lavabonun altında yatabilmemi sağlayan tek şey çok temiz kokuyor olması. Şimdilik…
Bütün
vidalar çıkıp da öğütücü aşağı düşünce kaşık görünüyor. Kaşığı almak çok kolay
oluyor ama öğütücü çok ağırmış. Kanat “bunu tekrar yerine takabilecek misin?”
diye sorarken bir bildiği varmış belli ki. Takabilmem için birinin öğütücüyü
yukarı kaldırması gerekiyor ama o ikinci kişi benimle aynı anda lavabonun altına sığmaz. Bulabildiğim bezler ve içi boş deterjan kutuları ile
elimden geldiğince yükseltip vidaları teker teker takıyorum. Takarken bir
şeylerin yanlış olduğunun farkındayım, bunu önce yerine oturtup sonra vidaları
takmak gerekmez miydi? Burası kokmaya başladı, hiç ellemediğim bir yerden su
sızıyor, kabul etmesi zor ama şakülü kaydı bu öğütücünün, lavabonun altında
yatıyor olmak artık başta ki kadar mutlu etmiyor beni… Ağabeyim rahatlıktan mı
endişeden mi bilinmez salona uyumaya gidiyor.
İşim
bitince korkudan hiç bir şeyi ellemeden, çalışıp çalışmadığını kontrol etmeden,
suyu bile açmadan öylece bırakıp dönüyorum salona. Ağabeyim uyanınca “oldu mu?”
diye soruyor. “Denemedim” diyorum, “öğütücü yerine tam oturmadı, vidaları iyi
sıkamadım, ellemediğim bir yerden su sızıyor” demiyorum.
İçeri gidiyor,
bana seslenmesi sadece bir kaç saniye sürüyor. “Nur, sular akıyor bundan!” Hafif
bir sızıntı için ne iddialı bir ifade! Ne var ki çöp öğütücünün her yanından
aşk çeşmesi gibi sular aktığını görmek beni dehşete düşürüyor. Bu kadar
kötüsünü ben de beklemiyordum. Artık bir tamirci çağırma vakti geldiğini düşünürken
Kanat öğütücüyü söktürüp yeniden taktırıyor bana. “Ne kadar ağır o biliyor musun
sen????” Elime kargaburunu alıp hiç sesimi çıkarmadan söküyorum. İkinci kez
sökmek öğütücünün yapısını daha iyi anlamamı sağlıyor. Yine de akan su
miktarına bakarak hala bu işin çözüleceğine inanmıyorum. Tamircinin “nasıl
geldi bu alet bu hale” diye sorduğunda ikisininde kaşlarını kaldırarak alaycı alaycı bana bakmayacağını bilsem çözümü biliyorum benL
Bundan daha
iyisini yapamam deyince kadar her bir ayrıntı ile uzun uzun uğraşıyorum. Su
sızan yerde ki kelepçeyi açıp su damacanasındaki pompa mantığı ile tekrar takıyorum. Bu
meşakkatli iş sırsında Kanat mutfakta ders çalışan ve başından beri beni
izleyen Matthew’a “bak” diyor “halan usta bir tamirci, çöp öğütücümüzü tamir
ediyor. “oo evet görüyorum” diyor 7 yaşında ki yeğenim ciddiyetle kafasını sallayarak “tamir ediyor ve
öğütücünün her yerinden sular geliyor”
1.5 saat
süren ilk sökme takma girişimime karşılık ikincisi sadece 40 dakika sürüyor. Üstelik bu sefer her şey olması gerektiği gibi çalışıyor. Tanrım! Ben gerçekten ustalaşıyorum.